6 Haziran 2012 Çarşamba

Cafe Mystic İle Röportaj Yaptım! :)


O Bir Faydalı Blog Yazarı,O Bir Mühendis Olacak,O Bir Moderatörlerin Efendisi,O Okuyucu Listelerinde Blogstar Birincisi Cafe Mystic bu haftaki Yaz Köşesi Röportajlarımın konuğu ve işte keyifli röportajımız:) 
Röportaj teklifimi kabul ettiğin için öncelikle teşekkür ederim beni kırmadın. “Cafe Mystic” ne zaman blog dünyasına adım attı, “Cafe Mystic” ne demek, nereden bu isim aklına geldi?
     Rica ederim Biricit, ben teşekkür ederim. 2 yıl önce bir blog açmıştım, o zamanlar farkında değildim ama şimdi anlıyorum ki tarzı; her gün “regl sancısı”ndan bahseden blogcuların tarzıyla aynımış. 2 post atmış sonra silmiştim; “Bu olmadı yeaa diyerek.” Kimliğim gizli olsun istemiyordum fakat diğer yandan da kendimi çok açık edemiyordum. Erteledim blog yazmayı.
     7 aralık 2011’de ilk postumu yazdım bloguma. Burda, daha öncekinden farklı olarak, özel bir günlük tarzında değil; subjektif bakışla desteklenen, faydalı bilgiler verilen bir blog tarzı oluşturmaya çalıştım. Zaman içinde de tam olarak istediğim şey ortaya çıktı sanırım.
     “Mystic” kelimesini inanılmaz seviyorum; söylenişini, düşündürdüklerini. Neden “Cafe Mystic” olduğunu blogumun ilk yazısında şöyle açıklamıştım;
     "Cafe Mystic" mevzusuna da sürtünüp geçmeden edemem; burayı: liselilerin gelip rahatça yiyişebildikleri, sevgililerin rahatça kavga edebildikleri, entel arkadaşların son okuduğu kitaplardan bahsederken hafif müzik dinleyebildikleri ve kapıdan hızlıca giren yavşak bir adamın, “herzamankinden!" diyebildiği bir kafe olarak düşündüm, yani bir kafede olan herşey aslında burda yazılanlarda da olacak. Evet, yeterince sürtündüm, burda inebilirim sanırım.”

Blogunu uzun zamandır takipteyim, yazıların uzun bir araştırma ve düşünme sürecinin sonunda yazılmış. Yazılarını neye göre yazıyorsun, araştırmalarını nasıl yapıyorsun?
     İlgi alanım dışında yazmamaya çalışıyorum. Böyle oluncada yazacağım şey hakkında zaten bilgim oldugundan zorlanmıyorum genel olarak; ama, çok daha fazlasını gerektiren bazı konular oldu. “Vay beee, meğer ne az şey biliyomuşum hakkında” diyosun yazmaya başlayınca. Böyle oluncada evet, araştırmalar başlıyor. Konuya göre değişiyor bunun çerçeveside. Mesela son postlarımdan birinde 2 gün boyunca sürekli çeviri yapmak zorunda kalmıştım, ancak başlayabildim.



 “Blog benim isyanımdı!” diyerek ilk yazını yazmışsın, peki isyanlarını blogunda bastırabildiğine inanıyor musun? Kendini blog dünyasında nerede görüyorsun? Sence faydalı bir blogun var mı? Kendi görüşüm ben beğeniyorum yazdıklarını bazen küfürler havada uçsada yazdığın kalıplara uyuyor tabii fazlada abartmanı istemem :)
     “Blog Benim İsyanımdı!” başlığı, Sibel Kekili’nin gündem yaratan cümlesi; “Porno benim isyanımdı!” cümlesinden devşirme. Aslında sonrada pişman oldum bu başlığı attığım için, çünkü cümle çeşitli şekillerde, tıpkı benim yaptığım uyarlamalar gibi karşıma çıktı. İçime sinmedi sonradan ama ilk yazı oldugundan özeldi, değiştirmedim. O yazının içeriğinide şimdi okuduğumda kendime inanamıyorum aslında, çok çok çok iddialı ve komik bi giriş. Ama değiştirmiyorum bilerek, özel çünkü.
     Aslında isyan etmiyorum ve rahatlamak için blog yazmıyorum ama her paylaşım yaptığımda onlara birilerinin bir şekilde ulaşması ve faydalanması inanılmaz hoşuma gidiyor. Zaten bu nedenle, mümkün olduğunca kendimden yola çıkarak, “uzmanlık” yazıları yazmaya çalışıyorum. “Meraklı” ziyaretçiye yönelik bir içerik oluşturmaya çalışıyorum. Kısacası evet, blogumun faydalı olduğuna inanıyorum.
     Cafe Mystic’i arkadaşlarımda okuyor, hatta belki ailemde; o nedenle orada hiç olmamış birinin taklidini yapmak istemem. Samimiyet bence burda başlıyor. Ailemle, arkdaşlarımla nasıl konuşuyorsam; orda da okuyucuyla aynı şekilde konuşuyorum, böyle oluncada; küfürler veya kendi uydurduğum bazı ifadeler oluyor.

Konuk yazarlık nedir sence? Blogunda herkes konuk yazar olabilir mi? Sen mi seçiyorsun yoksa onlar mı teklif etmeliler?
     Bloglarda konuk yazarlığı çok önemsiyorum; bu sayede misafir blogcular başka kitlelere ulaşma imkanı elde ederken, trafiklerinede katkı sağlıyorlar. Salt subjektif hikayeleri olmayan, Cafe Mystic’e ve dolayısıyla kendi bloguna katkı sağlayabilecek, faydalı içerik oluşturmayı bilen blogculara ben teklif ediyorum direkt olarak. Bunlardan biriside sensin biliyosun, çok yakında “Blog Hocam”da Cafe Mystic’e misafir olacak. Aynı şekilde, bende böyle bir istek doğrultusunda elimden geleni yaparım.


Weblog Sözlük’te moderatörsün, Weblog hakkında konuşalım birazda; gelişimini nasıl buluyorsun? Yeterince blogcuya ulaşabildi mi Weblog Sözlük? Mesajlarımızı görebiliyor musunuz? :)
     Weblog Sözlük, “yorumum geldi”nin enfes projesi. Tüm ünlü sözlüklerde yazdım ama en ilginç deneyimi Weblog’da yaşadım. Gerek yazarları, gerek içeriği çok farklı. Belirli bir formatımız var ve bu format; yazarları sıkmamak, yıldırmamak ve “sözlük kültürü” açısından çok farklı yerlerde olan yazarları barındırdığından öğretici olmak üzerine kurulu. Hedef kitlesi blogcular olduğu için hayalci olmamak lazım diye düşünüyorum. Weblog Sözlük’ün başarısı bu bağlamda düşünmek lazım; o halde, inanılmaz hızla gelişen bir sözlük diyebilirim.
     Ben orada daha çok kendiliğinden oluşan şartlar nedeniyle, “format” konusunda yardım etmeye çalışıyorum ve “cezalandırıcı” olarak görev yapıyorum. Biliyosun, bu kadar iyinin arasında birde kötü şart.
     Daha önce sinirlerimi zıplatan blog yazarlarını orada anlık olarak girdiği duyguları, düşünceleri gördükçe sevmeye başladığımı farketttim, uzaktan seyrettiğimiz blogcuları tanıma fırsatımız oldu. Bu arada; özel mesajları göremiyoruz, gönül rahatlığıyla dedikodu yapabilirsiniz.



Son olarak blog dünyasına yeni gelmiş arkadaşlarımıza önereceğin şeyler, tavsiyelerin var mı? Blog dünyası hakkında ne düşünüyorsun? Sosyal mesajın var mı okuyucularımıza?:)
     Blog açtıktan hemen sonra, abilerine, ablalarına özenip; “fenomen” olma sanrısına düşüyor gördüğüm kadarıyla şimdilerde bir çok yeni blog yazarı, gerçeklerle yüzleşip yazmayı bırakmalarıda uzun sürmüyor. Çok fazla hevesli olmamalarını öneriyorum. Ve en önemlisi, faydalı içerik oluşturmak, belirli bir yeti gerektiriyor. Daha sonra yazdıklarını okuyup; “Ne salakmışım.” demek ve insanın kendi yazdıklarından utanması hiç hoş olmamalı. Bunun için bilgilerini ve üretkenliklerini iyi sorgulamaları lazım blog açmadan önce.
     Blog dünyası inanılmaz hızla gelişiyor, her zaman söylüyorum; burada erkenden, güzel bir yer tutmak gerekiyor. Bilgiye ulaşmak giderek kolaylaşıyor.
     Teşekkürler Biricit.
Ben teşekkür ederim Cafe Mystic keyifli röportajın için,beni kırmayıp Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu olduğun için teşekkürler:) Cafe Mystic'in bloguna buradan
http://www.cafemystic.blogspot.com/ ulaşabilirsiniz.

Kafasına saç tokasından başka bir şey takmayan Biricit der ki ;Yaz Köşesi Röportajlarım son hızıyla devam etmekte,hazır yaz da gelmişken,kahveli-çikolatalı milk shakenizi alın ve keyifli röportajlarımın devamını bekleyin:) Biricit çook gülüyor çoook:))))

4 Haziran 2012 Pazartesi

Ooh La La (Mim)




Mutluluğun formulü çok açık;bir sen bir ben birde melek:)

Yaşasın Yemek Yemek:)

Dostlarla yemek ise apayrıdır,tatlılar bile daha tatlıdır:) (fotograflar bana ait :) )




Uyku,Uyku,Uyku:)

Tatil,Tatil,Tatil:)

Kahve Olmadan Yaşanmaz!:)Kırk Yıllık Hatırı Olanlardan:)

Alıp Başını Balayı'na Gitme İsteği:)


Ormanın içinde ve denizin tam kenarında, kalabalıkların olmadığı minik bi ev:)İstanbul'dan kaçmak için arada sırada gidip,Oh La Laaa Demek için:) (huzur)

İstanbul'a dönüp alışveriş yapmak,onuda aliiim,bunuda alimmm,kozmetik alayım,elbise alayım,çanta alayım,ayakkabı alayım,kitap alayım,herkese hediye alayım:)parfümün adına dikkat:)


Kitap Okumak:) 

Çikolata :)

Oo La La Yalan Dünya :)

 Korku ve gerilim filmlerim,Fredym,Jason'um,Çığlığım,Testerem:))
Görmediğim korku yada gerilim filmi olduğunu sanmıyorum,çok iddialıyım bu konuda!:)

Peki bunların Ooh La La olması için bir de yanında ailem,sevdiklerim,dostlarım,beni seven insanlar,aşık olduğum insanında yanımda olması lazımki çifte Ooh La La diyebileyim..:)


Biricit mim yazısını bitirdi ve keyifli bi şekilde kahvesini içiyor:)
resimler alıntıdır.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Blogum Dergisi'nin İlk Sayısında Biricit'te Yazdı :)



Blogum Dergisi 1 Haziran itibari ile e-dergi olarak yayın hayatına başladı.25 tane değerli blog yazarının capcanlı,harika yazıları ile ilk yayınını yaptı.Biricit'ten de ilk sayılarında yazı istediler, Biricit'te iki tane yazı yazdı:)Dahada yazacaktıda ancak yetiştirdi yoğunluğundan dolayı:) Blogum Dergisine böyle güzel birşey yaptıkları için,benide bu güzelliğe bi nebzede olsa ortak ettikleri için teşekkürlerimi sunuyorum. 






Biricit Peki neden sayfa 40?diye soranlara derki: Çünkü; Biricit'in  bebek blog yazarlığından kırkı çıktıda ondan:)Neden 41 Çünkü 41 kere maşallah Biricit'e nazarlar değmesin diye :)) (nazar boncuğum bile var)

1 Haziran 2012 Cuma

Mutluluk Gazetesi :)



Corel Drawla yaklasık bir haftadır kafayı yedim:) neden derseniz Uyuşuk Hayalperest'in gazete yapalım etkinliğine katılmak için photoshopla bıseyler denemek ıstedım.Corel Draw x3 x4 x6 derken yüklüyorum yüklüyorum pcmde açamıyorum programları napıcam diye kara kara düşünürken Dizimanyaq imdadıma yetişti:) 
Gazetemin photoshopları ona ait,yardımı için çok teşekkür ediyorum kendisine:)
Fikirler bana ait ama bunu da belirteyim :)) 

Biricit ilk defa gazete yapmanın haklı gururu içinde:)